“DİPLOMALI”CEHALET

Abone Ol

Türkiye bir kez daha, akıl almaz bir skandalla sarsıldı: Sahte diplomalarla kamuya sızanlar, yetkisiz ellerde kalan makamlar ve denetimsiz bir devlet mekanizması… Ancak bu tabloya şaşırmak, artık saflıkla eşdeğer. Çünkü bu skandal, tesadüfi bir zaaf değil, yıllardır bilerek ve isteyerek inşa edilen liyakatsizliğin doğal sonucudur.

Bugün kamuda sahte diplomalı kişilerin görev yaptığı ortaya çıkıyorsa, bu yalnızca bireylerin değil, doğrudan iktidarın sorumluluğudur. Çünkü bu yapının mimarı, her atamayı bir sadakat testine dönüştüren, liyakati ikinci plana atan, ehliyetsizliği ödüllendiren bir anlayıştır.

Yıllardır “bizden olsun da nasıl olursa olsun” mantığıyla yönetilen kamu kurumları, artık güven vermiyor. Sağlıkta, eğitimde, güvenlikte; yani vatandaşın devlete en çok ihtiyaç duyduğu alanlarda bile, işi bilmeyen ama “doğru yerden referanslı” isimler koltuk sahibi oluyor. İşte bu yüzden bugün karşımıza doktor kılığında dolandırıcılar, mühendis kimliği taşıyan sahtekarlar, yönetici pozisyonunda bilgisiz memurlar çıkıyor.

Ve sormak gerekiyor: Bu kişiler bu görevlere nasıl geldi? Hangi sınavı geçtiler, hangi mülakatı kazandılar, kimlerin imzasıyla atandılar?

Cevap acı ama açık: Sınav yoktu, liyakat yoktu; sadece torpil vardı.

Liyakatin Tasfiyesi, Devletin Çöküşüdür

Yönetim, yıllardır kurumsal yapıları zayıflatıyor; kurumları kişilere, sistemi keyfiyete teslim ediyor. Bunun en bariz sonucu da, Türkiye’de artık “göreve gelmek için işin ehli olmak” değil, “görevi verenlere sadık olmak” kuralının işlemesi.

Liyakat ortadan kalkınca, kamu görevleri birer ödül makamına dönüştü. Partiye, yapıya, tarikata yakın olan kazandı. Böyle bir sistemde ehliyetli insanların dışlanması kaçınılmazdı. Ve bugün geldiğimiz noktada, liyakatsizliğin sadece adaleti değil, can güvenliğimizi de tehdit ettiğini görüyoruz.

Sahte diploma taşıyanların sadece görevden alınması yetmez. Bu kişileri o makamlara taşıyan siyasi irade ve onları koruyan bürokratik yapı da sorgulanmalıdır. Çünkü burada söz konusu olan, bireysel bir sahtekârlık değil; devletin içini oyan bir sistem arızasıdır.

Hesap Verilebilirlik Olmazsa, Bu Son Skandal da Unutulur

İktidar bugüne dek yaşanan birçok skandalda olduğu gibi, bu sahte diploma meselesini de “birkaç münferit vaka” diye geçiştirmeye çalışıyor. Ancak toplumun sabrı tükenmiş durumda. Halk, artık sadece suçlunun değil, sistemi kuranın da yargı önünde hesap vermesini istiyor.

Gerçek bir temizlik, ancak gerçek bir siyasi irade ile mümkündür. Sahte belgeler kadar, sahte liyakatin de kökü kazınmalıdır. Aksi takdirde bu çürüme büyür, devlete olan güven geri dönülemez biçimde yok olur.

Bugün bir kez daha açıkça görülüyor ki; sorun birkaç sahte diploma değil, sahte başarılarla kurulan gerçek bir iktidar düzenidir.