DİSK’in grev ajandasında AK Partili belediyeler neden yok?

Abone Ol

İzmir'de büyük bir grev yaşanıyor. DİSK’e bağlı sendikalar, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan 23 bin işçiyi greve çıkardı. Bu, son yılların en geniş kapsamlı belediye grevlerinden biri. Elbette konu sadece bir iş bırakma eylemi değil. Hizmetlerin aksaması, ulaşımın durması, sokakların çöp içinde kalması doğrudan halkı etkiliyor. Yani bir yanda işçiler var, diğer yanda günlük hayatı felç olan milyonlarca İzmirli.

İşin özüne bakarsak, bu ülkede geçim derdi her kesimin ortak yarası. Enflasyon artık sadece ekonomi sayfalarında okuduğumuz bir rakam değil; hayatın ta kendisi. Markete giren ne alacağını şaşırıyor, ev kiraları maaşların çok üzerine çıkmış durumda. Bir aile asgari ücretle ay sonunu getiremez hale geldi. Hal böyleyken, belediye işçisinin daha iyi maaş istemesi, daha iyi sosyal haklar talep etmesi elbette en doğal hakkı. Kimse bu gerçeği görmezden gelemez.

Ama burada asıl tartışılması gereken başka bir konu var: Grev sadece ekonomik mi, yoksa siyasi mi?

Çünkü aynı DİSK, nedense AK Partili belediyelerde benzer çıkışlar yapmıyor. Oysa ülkenin dört bir yanında, AK Parti yönetimindeki birçok belediyede çalışanlar çok daha düşük maaşlarla, sendikasız ve güvencesiz çalışıyor. Bu belediyelerde ne büyük grevler oluyor, ne de sendikalardan ciddi bir ses çıkıyor. Ama CHP’li belediyelere gelince birden gürültü başlıyor. Bu da kamuoyunun kafasında ister istemez bir soru işareti yaratıyor: Bu bir hak arayışı mı, yoksa siyasete mesaj mı?

İzmir Büyükşehir Belediyesi yıllardır çalışanlarına piyasa koşullarının üzerinde zamlar yapıyor. Sosyal haklar, yemek yardımı, ulaşım desteği gibi birçok konuda Türkiye ortalamasının üzerinde imkanlar sunuluyor. Hatta bazı özel sektör çalışanlarının bile ulaşamadığı haklar burada mevcut. Peki bu kadar ilerici bir belediyeye karşı böylesine sert bir grev neden?

Grev anayasal bir haktır, doğru. Ancak bu hak kullanılırken halka zarar verilmemesi gerekir. İnsanlar sabah işe gidemiyor, çocuklarını okula götüremiyor, sokaklar çöple dolu. Zaten hayat pahalılığıyla mücadele eden halk bir de bu yükü taşımak zorunda bırakılıyor. Oysa işçinin mücadelesi halkla birlikte verildiğinde daha güçlü olur. Halkı karşısına alan bir sendikal mücadele hem meşruiyetini hem de desteğini kaybeder.

Burada DİSK’e önemli bir sorumluluk düşüyor. Gerçekten işçinin haklarını mı savunuyor, yoksa siyasi tavır mı alıyor? Eğer işçinin yanında olduğunu iddia ediyorsa, tüm belediyelere eşit mesafede durmalı. AK Partili belediyelerde ses çıkmazken, CHP’li belediyelere yüklenmek çifte standarttır. Bu durum sadece sendikanın güvenilirliğine zarar verir.

Halkla işçiyi karşı karşıya getirmenin kimseye faydası yok. Bu şehirde hem çalışan da biziz, hizmet alan da. Hepimiz aynı ekonomik zorluklarla boğuşuyoruz. Kavga ederek değil, uzlaşarak çözümler bulmalıyız. Sendikalar da belediyeler de bu bilinçle hareket etmeli.

İzmir halkı siyasi hesaplaşmanın değil, hizmetin tarafında. İşçinin hak mücadelesi meşrudur ama halkı mağdur eden her eylem, zamanla kendi desteğini kaybeder. Bu yüzden hem emekten yana olmak hem de halkı gözetmek mümkündür. Yeter ki niyet samimi olsun.