Kim olduğumuzu neye, nasıl, neden borçluyuz?
Ailemizden gelen servete mi? Sağlıklı bir bedene mi? Güzel bir yüze, iyi bir çevreye ya da prestijli bir işe mi? Bu özellikler kulağa hoş gelen etiketler olabilir. Kimi insanlar, belirttiğimiz bu başlangıç avantajları sayesinde hayata birkaç adım önde başlayabilir.
Ama ya bunların hiçbirine sahip değilseniz? Sağlık sorunları yaşıyorsanız, güzellik kalıplarına uymuyorsanız, sosyal çevreniz sınırlıysa… Ne olur o zaman? İşte o zaman, çoğu kez mazeretlerimiz olur. Hayata eksiklerimiz üzerinden bakar, sahip olduklarımızın kıymetini göremeyiz.
Oysa, sahip olduklarımızı fark ettiğimizde değişir her şey.
Ve bazen bunu, hayatın kolay tarafından tutamayan ama kalbi ile hayata sımsıkı tutunmayı başaran bir çocuk bize hatırlatır. Cemile Binbir böyle bir çocuk.
Onun hikayesiyle tanıştıktan sonra siz de “Benim elimde ne var?” sorusunu bir kez daha soracaksınız kendinize. Ve büyük ihtimalle yanıtınız sizi hem sarsacak hem de ayağa kaldıracak.
Okul üçüncüsü olarak ortaokulu tamamlayan Cemile’nin, mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada sesiyle, kelimeleriyle 14 yıllık hayata seslenişini sizinle paylaşıyorum.
…
“Merhaba herkese,”
“Şu an bu konuşmayı yapmak benim için çok kıymetli. Ailem, bundan sonraki yapacağım konuşmaların başlangıcı olacak bu an için ‘İyi hazırlan’ dedi.”
“Ben total görme engelliyim. 2 defa beyin, 5 defa burun ameliyatı geçirdim. Doğduğumda ‘Gözü yok, beyni yok, solunumunu kendi yapamıyor, yaşamaz zaten; imzayı atın, fişini çekelim’ demişler. Ama bugün buradayım. Yaşamışım.”
“Sonra demişler ki ‘Bedensel, zihinsel engelli olur.’ Ama yine olmadı.”
“Evet, gözlerim görmüyor ama ben görüyorum aslında. Sizlerden biraz farklı olabilir. Beyinciğim de yok — evet, tıbben böyle olmam mümkün değilmiş ama işte buradayım.”
“Hep savaşmışım hayatla. Ailem ‘inatçısın’ diyor. Ama sadece ben değilim. Benimle birlikte mücadele eden, hep yanımda olan bir ailem var.”
“İlkokulda Kocaeli’nde hiçbir özel okul beni kabul etmedi. Mecburen Yahya Kaptan İlkokulu’na kayıt oldum. Ve orada bir mucize oldu: Elife Aşık Öğretmenim. ‘Ben almak istiyorum Cemile’yi’ dedi ve benim için eğitim hayatının kapılarını açtı.” “Bugün Bilsem öğrencisiyim. Elife Öğretmenim ‘in sayesinde.”
“Okulda hiçbir zaman dışlanmadım. Arkadaşlarım, onların aileleri, herkes beni el üstünde tuttu. Ailem de öyle. Açıkçası çok da yadırgamadım.
“Sonra kankamın dayısı, Adem Turgut Dayı, beni gazeteye haber yaptı. O haberle okulumuzun sahibi Ali Korkmaz Bey’le tanıştık.”
“Ben ona Ali Öğretmenim demek istiyorum, çünkü benim için bir eğitimci olması en büyük avantajım oldu. Eğitime ticaret olarak bakmadığını, gönül işi olarak baktığını beni kabul ederek gösterdi.” Ali öğretmenim, Yasemin öğretmenim, Sibel Öğretmenim, Fatih öğretmenim onur konuğu gibi ağırladılar beni. Meğer beni kabul etmişler, “Cemile için ne yapabiliriz?” diye görüşüyormuşuz.
Tabi bütün okullar beni kabul etmeyince ailem şaşkınlıktan “biz bir düşünelim” deyip kaydımı yaptırmadan çıkmışız. Neyse ki ailemin şaşkınlıkları uzun sürmedi de bugün buraya kadar gelebildik.
LGS sınavında not almak için yanıma daktilo, kâğıt, abaküs, almam gerektiğini bilen ailemin ısrarıyla öğrenen, İngilizce soruları okuyamayacak okutman atayan, sınav senesinde Braille ders kitaplarımı ünite ünite seneye yayarak bana gönderen vb. gibi sistemin birçok olumsuzluğuyla- benden kaynaklanmayan engellerle- mücadele ettiğimiz hayatımda, okulum ve öğretmenlerim en büyük destekçim oldu.
Sadece bana özel değil; her bir öğrencisi ile sanki tek öğrencisi O’ ymuşcasına özel ilgilenen okulum, bizlere sadece öğretim vermekle yetinmedi. Değerleri, ilkeleri olan, saygı ve sevginin ön planda tutulduğu, toplum değer ve yararının üst seviyede olması gerekliliği ile çağdaş, modern, adaletli, hakkaniyetli hassas, duyarlı birer birey olmamızı ilke edindi ve öğretti.
 İşte ben, Türkiye’yi gelecekte *Bilnet Okulu’m gibi bir yer* olarak görmek istiyorum.
 
 Ali Bey’e, Yasemin Hanım’a, Sibel Hanım’a ve tek tek her öğretmenime ayrı ayrı çok ama çok teşekkür ederim. Her biriniz bana sadece bilgi değil, ilham verdiniz.
 Arkadaşlarıma ve ailelerine de teşekkür etmek istiyorum. Ailem gösterilerde kendi çocuklarından daha fazla seni alkışladılar demişti. Yetiştirdiğiniz güzel evlatlarınız sayesinde birlikte çok güzel günlerimiz, anılarımız oldu.
 Bilnet bünyesinde emek veren tüm personelimize, her zaman yanımızda oldukları için teşekkür ederim.
 Ve en büyük teşekkürüm, en büyük destekçim, arkadaşım, öğretmenim, yol gösterenim, doktorum, babam. Bütün sene oturup bana ders çalıştırdı. Bıkmadan usanmadan son güne kadar hep yanımda oldu, bana inandı. Bundan sonra da üniversite sınavına gireceğiz birlikte.
 Canım anneme ve kardeşim Yusuf Kerem’ime kalpten teşekkür ederim. Gösterdikleri sabır, sevgi ve özveriyle hep yanımda oldular.
 İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyorum. Sevgiler
….
Eksiklerimiz Değil, Vazgeçtiklerimiz Yön Veriyor Hayatımıza
Cemile’nin bu içtenliği, hayata tutunma biçimi ve azmi hepimiz için ilham olmalı.
Çünkü bizler, çoğu zaman elimizde olanın kıymetini ancak bir başkasının yokluğuyla fark ediyoruz. Ve çoğu zaman, elimizde olanı sahiplenmeden sadece şikâyet ederek yaşıyoruz.
Bir anne, bir eğitimci ve bir insan olarak bir kez daha fark ettim ki hayatımızı belirleyen şey, eksiklerimiz değil; neleri sahiplenip nelerden vazgeçtiğimiz.
Hayat bize çok şey sunabilir.
Ama sahip çıkmadığımız sürece hepsi sadece birer “imkân” olarak kalır.
Cemile, o imkânları hayata dönüştürmeyi başaran bir çocuk.
Gözleri kapalı ama kalbi açık bir çocuk, bize hayata nasıl bakmamız gerektiğini özetliyor aslında, Elindekilere değil, içindekilere güvenmenin gücünü, sessizce ama etkili bir şekilde fısıldıyor hepimize:
“Hayat engel koysa da, yol senin adımlarınla şekillenir.”