Gerçek Zayıflama mı, Sağlık Manipülasyonu mu?
Bir sabah uyanıyorsunuz ve karşınıza şu cümle çıkıyor:
“5 günde 3 kilo verdiren çay!”
Ya da: “Karaciğeri toksinlerden arındırır, ödemi söker, yağları yakar.”
Bu sözler neredeyse her gün sosyal medya kullanıcılarının karşısına çıkıyor. Diyetisyen ya da doktor olmayan kişiler tarafından paylaşılan “detoks kürleri”, “zayıflama çayları”, “yağ yakıcı karışımlar” büyük bir pazar haline geldi. Peki bu ürünlerin gerçekten işe yarayıp yaramadığı denetleniyor mu? Sağlığımıza etkisi nedir?
Bitkisel olması zararsız olduğu anlamına gelmez.
Çoğu zayıflama çayı, içinde sinameki, funda yaprağı, biberiye, yeşil çay, mate gibi diüretik yani idrar söktürücü gibi bileşenler barındırıyor. Bazı karışımlarda ise metabolizmayı uyaran, bağırsakları hızla çalıştıran maddeler yer alıyor. Bu da genellikle kullanıcıda "zayıflıyorum" algısı yaratıyor.
Oysa bu gerçek bir yağ kaybı değil, su ve dışkı atılımı kaynaklı bir geçici hafifliktir.
Sinameki gibi müshil(bağırsak hareketlerini hızlandıran) etkili bitkiler uzun vadede bağırsak tembelliği, mineral kaybı ve sıvı dengesizliği yaratabilir.
Ayrıca bu bitkiler uzun süre kullanımda organlarımızın işleyişinde bazı sorunlara yol açabilir:
- Yeşil çay ekstresi (yüksek doz kateşinler), kava, sinameki ve bazı egzotik bitkilerin yüksek doz veya uzun süreli kullanımda karaciğerde toksik etki yaptığına dair bilimsel raporlar mevcut.
 - AST, ALT, ALP gibi karaciğer enzimlerinde artış görülebilir.
 - Karaciğerde metabolize edilen ilaçlarla (örneğin bazı tansiyon, diyabet veya kolesterol ilaçları) etkileşime girip hepatotoksisiteyi artırabilir.
 - Zayıflama çaylarının çoğunda funda yaprağı, biberiye, yeşil çay, mate, kiraz sapı gibi diüretik bitkiler bulunur. Uzun vadede aşırı sıvı-elektrolit kaybına ve böbrek fonksiyonlarının zorlanmasına yol açabilir.
 - Yüksek oksalat içeren bazı bitkiler (örneğin yeşil çay) fazla tüketildiğinde taş riskini artırabilir.
 - Denetimsiz Ürünler, Bilinmeyen Riskler
 
Türkiye'de Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı sistemlerde bazı takviye edici gıdalar kayıt altına alınsa da, sosyal medyada el altından satılan birçok ürün bu denetimin dışındadır. Ürün içeriğinde ne yazarsa yazsın, laboratuvar analizleri yapılmadan gerçek içeriği bilmek mümkün değildir.
Bazı zayıflama ürünlerinde yasaklı maddeler (örneğin sibutramin) tespit edilmiş ve ciddi kalp-damar yan etkileri ortaya çıkmıştır.
2024 yılında Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) uyarısı sonrası bazı bitkisel ürünler yasaklanmış, fakat Türkiye'de bu ürünler sosyal medyada hâlâ satılmaya devam etmektedir.
Kimler daha fazla risk altında?
- Hamile ve emziren kadınlar
 - Böbrek ve karaciğer hastaları
 - Hipotansiyonu (düşük tansiyon) olan bireyler
 - İlaç kullanan kronik hastalar
 
Bu grupların bilinçsiz bitki tüketimi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Detoks kelimesi yanlış kullanılıyor.
"Detoks" aslında tıbbi bir terimdir ve genellikle ağır metal zehirlenmesi, ilaç toksisitesi gibi durumlarda hastanede yapılan tedavilerdir. Oysa sosyal medyada kullanılan anlamı; birkaç gün sıvı tüketerek, sebze suyu içerek, karaciğeri temizlemek gibi bilimsel geçerliliği olmayan iddialara dayalıdır.
Vücudumuzda detoksu zaten karaciğer, böbrek, bağırsak ve cilt gibi organlar doğal olarak yapar. Doğru bir yaşam tarzı, bu sistemlerin işleyişini desteklemek için yeterlidir.
Bu ‘detoks’ süreçlerinde yapılan aşırı kalori kısıtlaması; uzun vadede bazal metabolizmanın yavaşlamasına, yeme atakları geçirmeye, kas kaybına ve hızlı verilen kilonun aynı hızda geri alınmasına sebep olur.
“Göbek eriten / yağ yakan detoks kürü” gerçeği
Tek bir içecek, kür veya karışım bölgesel yağ yakmaz. Yağ kaybı, vücudun enerji dengesiyle ilgilidir; yani harcanan kalori alınandan fazla olduğunda gerçekleşir. Ne limonlu su, ne tarçınlı yoğurt, ne de maydanozlu kür tek başına kilo verdirmez. Bugüne kadar tek bir gıdanın veya tek bir karışımın yağ yakıcı etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Eğer kişi sağlıklıysa ve ölçülü kullanılıyorsa (örneğin: her gün 1 fincan yeşil çay tüketmek sağlıklı bir alışkanlıktır) bir zararı olmayabilir. Ama bu bir kilo verme yöntemi değil, sadece destekleyici bir alışkanlık olabilir.
Bu tarifler de sağlığımız açısından risk teşkil edebilir. Aşırı maydanoz, yeşil çay veya sirke böbrek ve karaciğere yük bindirebilir. Mide sorunu olanlarda limonlu-sirkeli karışımlar reflüyü tetikleyebilir.
Sağlık kısa yoldan geçmez.
Zayıflama çayları, detoks kürleri veya bitkisel haplar sağlıklı kilo vermenin yerini tutamaz. Kilo yönetimi; dengeli beslenme, fiziksel aktivite, yeterli uyku ve sürdürülebilir alışkanlıklarla mümkündür.
Bir içeceğin ya da karışımın, vücutta yılların alışkanlıklarını birkaç günde “sıfırlaması” mümkün değildir. Ne yazık ki bu ürünlerin cazibesi, “hızlı sonuç” beklentisini sömürmekten ibarettir.
Bedeninizi sahipsiz bırakmayın.
Sosyal medyada gördüğünüz sağlık önerilerini uygulamadan önce düşünün: Bu bilgiyi kim veriyor? Hangi kaynağa dayanıyor? Vücudunuz üzerinde etkisi nedir?
En önemlisi ise bu kürler insanlara yanlış bir güven hissi veriyor: Sanki mucizevi bir içecekle kilo verilecekmiş gibi… Oysa kalıcı ve sağlıklı kilo kaybının yolu bellidir: Dengeli bir beslenme planı, düzenli hareket, yeterli uyku ve stres yönetimi.
Kısacası, bu popüler kürler “çözüm” değil, tek başına göbek eritmez, yağ yakmaz. Sağlık için doğru yol, her zaman bilimsel yöntemlere dayalı sürdürülebilir alışkanlıklar geliştirmektir.
Bedeninizin sorumluluğu influencerlara değil, size ve sağlığınızı bilen uzmanlara aittir. Lütfen kendinizi riske atmayın, bilinçli olun.
Diyetisyen Ece ALTINTAŞ
İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN TIKLAYIN!