Yaşam hakkına sahip çıkmak… "Her insan kendi hayatının mimarıdır." (G.Petrov)

Abone Ol

Sade, anlaşılır olmalıyız. Bunun için dünyanın her yerinde toplumun aydın insanları; yaşanabilir gelecek için, adanmışlık içinde olmalıdır. Eğitimli insanların öncelikli görevi; halkın uyanışına katkı sağlamaktır.
Her ülkenin bilinçli, kültürlü, eğitimli güçleri toplumun ve yaşadığı dünyanın iyiliği için yorulmadan çalışmalıdır.
Yalnız dünyayı yaşamak değil Dünya'yı yaşatmak bilinci içinde olmalıyız.
Bunun içindir ki nasıl bir dünya istiyoruz ve nasıl olacak sorusunun yanıtı hep aranır...
Yanıt basit ;"kendinden başla, harekete geç."
Yaşadığın evin, okulun, çevrenin, mahallenin, ilçenin, ilin, bölgenin, ülkenin ve tüm dünyanın sadece bir sakini değilsin; aynı zamanda adı geçen yapıların ekibi içinde bir bileşen ve paydaşı, sahibisin.
Yaşam hakkına sahip çıkmalısın.
Aile üyeleri, okul bileşeni, mahallede yaşayanlar, ilçe ve ildekiler nasıl ise o toplumsal yapıda öyle olacaktır. Her birimizin yaşama dair etkileri var.
Bu durum; Olumlu-olumsuz/ Pozitif-negatif vb. olabilir. Herkes önce kendisinin, sonra yaşadığı toplumun mimarlarıdır. Bundan dolayı birbirini anlamak "dil "ile olur. Dilini saygı ile koru ve yaşat. Yaşam hakkın bu. Dilin kaybolursa halk bütünlüğün kaybolur. Dilini koru ve geliştir.
Atatürk 'ün kurduğu önemli kurumlardan biri onun için Türk Dil Kurumu’dur.
Oku, araştır, incele ile bilimin aydınlığında, kültürlü emek mimarları olmalıyız.
Sadece kafa veya kol emeği değil her ikisinde de kültürlü emek öncellenmelidir.
Her birey aydın, çağdaş, kültürlü, tüm yaşamsal alanında düzenli, temiz, dürüst, ahlaklı, inançlara ve düşüncelere saygılı bir düzeye ermelidir.
En gönençli yaşamı el birliği ile inşa edebilmek mümkün. Bu toprakların mayasında, insanımızın fıtratında bu meziyetler azami ölçüde mevcuttur.
Yedi düvele karşı bağımsızlık ve özgürlüğü için canını feda ederek Cumhuriyeti kuran insanlarımıza yeter ki doğru önderlik, samimi hizmetler sunulabilsin.
Mustafa Kemal, bunu bu ölçekte başarmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi... Kültürlü emek; kültürlü toplumu yaratır.
Müzeler, tiyatrolar, sanat galerileri, kütüphaneler, bilim atölyeleri, spor alanları, müzik sahası bilcümle tüm kültürel sanatsal-kolektif spor sahaları ;kültürel emeği besler geliştirir.
Bunu; Köy Enstitüleri sürecinde yaşadık. Halen o dönemin deneyimleri dünyaya örnektir. Bu noktada sadece öncüllere sorumluluk yüklenip, halk geri durmamalıdır. Birileri de kendi ikballeri için halkı geri saflara itip, kendine alan yaratmamalıdır. Halk sürece katılmalı, topyekun gelişimi sahiplenmelidir.
Ortak gelecek için, ortak emek gerekir.
Milli Kurtuluş Savaşımız milletin sahiplenmesinin eseridir. Bu bilinç her sahada ulusal bilince dönüşmelidir.
Halkın sahip çıkmadığı hiç bir mücadele sonuca eremez.
Dikkat ediniz ki okumuş kesimler; halkın büyük çoğunluğunun dini, ekonomik, siyasi ve yaşamsal gelişimiyle ilgilenmiyor. Ya akıl yürütme, tavsiyeler ya da tenkit çemberindedir geniş halk kesimleri...
Halkın cehaleti birilerinin mevki ve makamının teminatı gibidir de...
Siyaset yapmasının güvencesi gibi.
Peki topyekun halkın aydınlanması kimleri rahatsız eder? Niçin?
Adaletin ve eğitimin dili ulusal karakterli; arı, net anlaşılır ve de yabancı diller boyunduruğundan kurtulmadıkça; halk asla bağımsız kültürel boyuta varamaz.
Okuma kültürü şiir, sanat, edebiyat, kültürel söyleşi zemini gelişmeli.
Bunun örneklerindendir Halkevleri...
Eğitimin gücü sahada, fabrikada, tarlada devrim yaratır.
Eskiden yaşanmışlıklar döneminin değerlerdir. Fakat gelecek için çocuklara ve gençliğe yüzünü dönmeyen toplumlar, ülkeler; başka ulusların her alanda sömürgesi olurlar.
Eski kurallar yarının yeni dünyasını yönetemez. Dünün güneşi ile bugünün çamaşırlarını kurutamayız misali...
Her birey solucanlar gibi sadece kendi işine ve kaygısına yönelirse; toplumsal gelişim olmaz
Daha iyi gelecek; daha yaşanılır bir ülke-dünya topyekun tavırla olur. Elbette tarihte iz bırakan kahramanlar; kitleleri hedefe yöneltiyor ama bunu halktan aldıkları destek ve güçle yaparak.
Her birimiz; halkın aydınlanması için ne yapıyoruz? Sadece kendimiz için mi aydınız? Yoksa, bu halktan bir şey olmaz deyip üstten mi bakıyoruz?
Ne yapılmalı?
Güney ülkelerinde; Mercan Adaları vardır. Mercanlar, taşlardan kopan minik parçalardır. Bu minik parçalar görünmeden büyüyerek insanların yaşam alanı olan , "adalar" olurlar.
Güney ülkelerinde yine insanların yaşamını felç eden küçük karıncalar yaşar. Evleri, mobilyaları kemirerek; insanları evlerinden kaçırırlar. Her birimiz hangisiyiz?
Karınca mıyız?
Mercan mıyız?
Ülkelerin refahı; devletin gücü ,tek tek insanların, yönetenlerin iradesine bağlı değildir. Aslen tüm
yurttaşların ortak iradesine bağlıdır.
Her birey; yaşam hakkına, hukukuna adaletine sahip çıkmalıdır...
Kabil'in, hayatı sürekli bir kültür mücadelesi olarak görmesi gibi... Esas olan; insan hayatında tükenmeyen kültür yaratıcılığı olmalı. Aydınlanmış, bilgiyle güçlenmiş, kültürlü emek hepimizin ortak çabası olmalıdır. Tüm ahali okumalıdır. Bilimin yolunda aydınlanmalıdır.
Halkın yaşamı; ekonomik, politik, sosyal, entelektüel, kültürel, sanatsal çok boyutlu insan onuruna yaraşır bir düzeye, düzene, sistemli ulaşmalıdır.
Bakınız 1929 yılı dünyanın en büyük ekonomik Buhran dönemin de genç Türkiye Cumhuriyeti ulusal bütünlükle
Atatürk önderliğinde dünyanın en iyi kalkınmasını sağlıyor. Halk için halkla beraber şiarı bu...
Aydın olmak; modaya uyumlanmak değildir. Aydın olmak; halkın fikrini, vicdanını, aklını,
iradesini, vicdanını tüm değerleri ve inanışları ile uyandırmaktır... Halkın tüm kesimlerini daha iyi yaşam koşullarında; yaşam hakkına sahip çıkma bilincine yönelik, aydınlatmaktır.
Sağlıklı, daha kaliteli bir yaşam tarzını, mutlu aile yaşamını, nitelikli eğitimi, temiz çevreyi hak edişi bilinçle kavramalı sahiplenmeliyiz.
Halkın cehaleti, fakirliği, yetersizlikleri, yetmezliği sistemin ve toplumsal yapının ayıbıdır.
Halk; vicdan duygusunu geliştirmelidir.
Halk; doğruluğa, ahlaklı yaşama, haklara saygılı olmaya, fikir özgürlüğüne sahip çıkmalıdır.
Halk ile samimi ve sahici bağlar kurulmalıdır
Hangi mevkide olunursa olunsun hangi işi yapıyor olursanız olun halkla güven duygusunda samimi, sahici olun. Toplumsal gelecekte de yaşanabilir bir dünya, temiz vicdan, ahlaklı, dürüst yaklaşım,
yeniliklere ve bilimsel gerçekliğe açık, kültürlü emekle olacak.
Ülkelerin ve halkların ekonomik, sosyal, zihinsel ve ahlaki değerlerini barış kültürü içinde yönetebilecek insanlara ihtiyaç var...
Önce aydınlan !...
Ailenin, çevrenin aydınlanmasına emek ver !...
Mahallenin, ilçenin, ilinin aydınlanmasına çaba göster !...
Ulusunun ve ülkenin yaşanılası dünyanın aydınlanmasına katkı sağla!...
Bunun için her birimiz;
Yaşam hakkımıza sahip çıkmalıyız.