T.Z. adlı anne adayı, gebeliğinin 32. haftasında yüksek tansiyon şikâyetiyle Lüleburgaz’daki özel bir hastaneye başvurdu. Durumunun riskli olduğu gerekçesiyle Edirne’deki üniversite hastanesine sevk edildi. Aile, ambulans tahsis edilmeyince yaklaşık 80 kilometrelik yolu kendi imkânlarıyla kat etti.
İddialara göre hastaneye ulaştığında sancıları başlayan T.Z., doğumhaneye alınmak yerine normal bir servise yönlendirildi. Burada sancı takip cihazına bağlanmadan ve gerekli muayene yapılmadan doğumu gerçekleştiren T.Z., bebeğin doğum sırasında doktorun elinden kayarak yere düştüğünü ve kısa süre sonra yaşamını yitirdiğini iddia etti.
Aile, bebeğin doğum sonrası hareket ettiğini ve ağladığını tanıkların duyduğunu öne sürerken, resmi kayıtlarda doğumun “ölü doğum” olarak geçtiğini belirtti. Epikriz raporunda, doğumdan sonra bebeğe 10 saniye içinde müdahale edildiği ve pediatri ekibine teslim edildiği bilgisi yer aldı. Bebeğin ölüm nedeni olarak akciğer problemi gösterildi.
Anne T.Z., kendisine bebeğin durumuyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadığını, ölüm haberini ertesi gün aldığını söyledi. Doğumdan sonra doktoruyla yaptığı görüşmede, “Ben akciğerinde sıvı görmüştüm ama sana söylemedim” yanıtını aldığını belirtti.
Avukat Hüseyin Oğulcan Yılmaz, olayın bir "ihmaller zinciri" olduğunu vurgulayarak, “Doğum için heyet kararı gereken bir vakada, hiçbir tıbbi önlem alınmadan doğumun servis odasında yapılması kabul edilemez. Bebek yaşarken doğdu, yere düştü ve ertesi gün ölü olarak bildirildi. Tüm delillerle birlikte gerekli yasal başvuruları yaptık” dedi.
Ailenin suç duyurusunun ardından Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan adli soruşturma, "görevsizlik" kararıyla üniversiteye devredildi. Disiplin soruşturması ise Edirne Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından yürütülüyor.
Aile, bebeğin ölümünde ihmal olduğunu savunarak tüm sorumluların cezalandırılmasını istiyor.
