Her hafta yurttaşların hastane randevusu bulmamasına dönük şikayetleri geliyor.
Muayene randevusu bulamamanın yanı sıra çok daha büyük sorunlarımız var.
Bunu bugünkü bir örnekle anlatayım:
Kocaeli’de birçok kişinin tanıdığı Hakan Erben, kalp rahatsızlığı şüphesiyle Kocaeli Üniversitesi Hastanesi kardiyoloji bölümüne gidiyor.
Muayene oluyor.
Sonra şüphe üzerine Erben’e ekokardiyografide randevusu veriliyor.
Erben’e verilen randevu tarihi ise 26 Haziran.
Yani kalp şikayetiyle hastaneye giden bir hastaya iki ay sonrasına randevu veriliyor.
*
Bana randevu saatini gösteren belgeyi attığımda kendisine şakayla karışık, “O zamana kadar ölürsün” dedim.
“Vatan sağ olsun” yazıp gülmüş.
Ben şaka yaptım O güldü ama durumun ciddiyetini sanırım anlatabiliyorumdur.
Kalp rahatsızlığı şüphesiyle doktora giden bir hastaya 2 ay sonra eko randevusu verilemez.
Verilmemeli.
Bu doğal seçilimdir.
Yani “yaşarsan gel bakalım” demektir.
Devlet, bunu yapamaz.
Yapmamalı arkadaşlar.
Devlet olma gerekliliği önce yurttaşına yaşam garantisi sunmaktır.
Diğer geri kalanlar teferruat.
*
Yüksek yüksek kamu binaları inşa edip, milyar dolar beton bloklara para verince işler düzelmiyor.
Aksine niteliğe ayrılacak kaynak, birilerinin cebini dolduruyor.
“Bu bilinçli yapılıyor zaten” denebilir.
Ama bizim de tarafımız belli olsun.
Devlet, hasta yurttaşına, kalp rahatsızlığı olan hastaya şimdi git yaşarsan iki ay sonra gel diyemez!
Evet kenti yönetenler çıkıp açıklamalar yapıyor.
Sorun yokmuş gibi davranıyorlar.
Zaten en iyi onu yapıyorlar.
Varsa da üstünü örtmek onların asli görevi.
Esasen çözüm üretmek görevleri ama üstünü örtmek varken kim uğraşacak bu işlerle…
GÜNE BİR AFORİZMA
Devletler en akıllı kişilere karşı o kadar insafsız davranırlar ki, bunun dünyada bir benzerini daha bulamazsın. Platon