Herkesin yakından tanıdığı yönetmen, oyuncu ve senarist Müfit Can Saçıntı’nın başrolünü oynadığı “Mandıra Filozofu” isimli sinema filmini sanırım izlemeyeniniz pek yoktur.
Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse “Mustafa Ali'nin içinde yaşadığı dünya düzenine karşı koyduğu tavır, onu Muğla'nın Çökertme Köyü’nün yakınlarında, ıssız bir kulübede yaşamaya kadar götürür.
Felsefe bölümü mezunu olan Mustafa Ali burada doğayla iç içe, modern hayatın getirisi olan her şeyden uzak bir yaşam sürer ve zamanının tamamına yakınını kitap okuyarak geçirir.
Çalışmaya ise kesinkes karşıdır.
Cavit ise kurnaz ve çalışkan bir işadamıdır ve yeni projesi için Çökertme Köyü’ne gelir.
Amacı Mustafa Ali'nin sahip olduğu araziyi satın alıp yerine kazanç getirecek bir butik otel yaptırmaktır.
Ne var ki İstanbul'dan gelen bu beklenmedik konuğun hayatı Mustafa Ali ile tanıştıktan sonra eskisi gibi olmayacaktır.”
***
Geçtiğimiz pazartesi günü kentimizin genç siyasetçilerinden ve DEVA Partisi’nin önce Derince sonra da il başkanlığını yapan ve akabinde milletvekili aday adayı olan değerli arkadaşımız Zeynep Sudan, beni de alarak Kandıra’ya götürdü.
Yıllardır duyduğum ve hep merak ettiğim Narköy’ü gezme, inceleme ve buranın kurucusu Nardane Kuşçu hanımefendiyle tanışma fırsatı buldum.
Söyledikleri çok değerliydi…
Nardane Hanım burayı 2007 yılında Kandıra’nın Kıncıllı Köyü’nde kurmuş.
Narköy’de üretilen ve sunulan her şey tamamen organik.
Gördüğünüz ve görebileceğiniz her şey bu çiftlikte üretilip konuklarına sunuluyor.
***
Nardane Hanım’ın bin 200 tane Ata Tohumu var.
Her şey doğal ve Ata Tohumu ile üretiliyor.
Evet evet, Ata Tohumu bizim topraklarımızın tohumu.
Yani DNA’sını koruyan ve uzun yıllardır Anadolu’da kullanılan bir tohum.
Kısacası bize ait olan, genetiği ile oynanmamış tohum.
Genetik yapılarını ve bununla birlikte besin değerlerini koruyan bir tohum.
Ata tohumunun en önemli özelliği ise laboratuvar ortamında işlenmemiş, asıl genetiğiyle oynanmamış, tamamen doğal yollarla üretilen, besin değeri yüksek organik gıdalardan olması.
Doğal haline müdahale edilmemesi, katkısız besin olması tohum üretiminin artmasına da olumlu etki sağlıyor. Sağlıklı yaşam açısından da önemi büyük ve bu sebeple de bilenler tarafından özellikle tercih edilmekte.
Herkes sağlıklı yaşamaktan, diyet yapmaktan falan bahsediyor; bunlara aldırış etmiyorum.
Çünkü neye ve kime göre sağlıklı yaşam, neye ve kime göre diyet…
İnsanların kilo almasının sebebi bence hareketsizlikten çok genetiği ile oynanmış tohumlardan üretilen yiyecekler…
***
Çiftliğe gelenler hem yürüyüş parkurlarında spor yapıyor, isterlerse çiftçilik hakkında eğitim alıyor, hem de bu çiftlikte üretilenlerle kahvaltı yapıyor, öğlen ve akşam yemeklerini yiyor. Narköy’de konaklama imkanı da mevcut.
Narköy’e gelenler köy hayatını yaşayıp ekosistemi anlama fırsatı buluyor.
Doğanın öğrettiğini vurgulayan Nardane Kuşçu, “Doğa öğretiyor. Benim 3 büyük öğretmenim karınca, arı ve örümcektir” diyerek anlamlı bir mesaj veriyor.
Bu cümleyi iyi düşünmek lazım.
Kuşçu, Ata Tohumuna da ayrıca önem veriyor.
Narköy, Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nin eğitim odaklı sürdürülebilir turizm merkezi ve organik tarım çiftliği olarak hizmet sunuyor.
Narköy’de peynir ve ekmek yapımından doğada farklı biçimlerde var olma yöntemlerine kadar geniş bir alanda atölye çalışmaları da yürütülüyor.
Değerli okuyucularım;
Bu kentte yaşıyorsanız bu çiftliğe mutlaka gitmelisiniz.
Tertemiz havada ve doğal gıdayla beslenip, yaşamak için çalışıp üretecek ve sonra da yiyeceksiniz.
Narköy’ün internet sitesi de mevcut.
Gerekli bilgilere sitelerinden de ulaşabilirsiniz.
***
Yazının başlığında Mandıra Filozofu görse çok ama çok kıskanırdı dedim ya;
Gerçekten de kıskanırdı.
Çünkü tam da O’nun yapmak istediği ve yaşamak istediği hayat bu çiftlikte.
Nardane Hanım da belki bugüne kadar birçok zorluklarla karşılaşmıştır.
Bu ülkede güzel şeyler yapan herkes mutlaka zorluklarla karşılaşır.
Ancak gelinen noktada bu kentte organik bir doğal yaşam alanı var.
Müfit Can Saçıntı Beyefendiye buradan sesleniyorum;
Kocaeli’ye geldiğinizde Narköy’e beraber gidelim.
Mandıra Filozofu burayı sever mi sevmez mi siz söyleyin…
***
Son olarak Narköy’de hissettiğim bir duyguyu paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum.
Bu çiftlikte dolaşırken gördüklerim karşısında tüylerim diken diken oldu.
Nasıl İstiklal Marşı’nı dinlerken tüylerim diken diken oluyorsa burada Ata Tohumlarını ve bu tohumlarla üretilen sebze-meyveyi görünce tüylerim diken diken oldu.
Çünkü tarımın ve hayvancılığın yok edildiği ülkemizde Ata Tohumu görmek benim için milli bir meseleydi.
ABD’nin Marshall yardımını hiç duydunuz mu?
Nardane Hanım, Marshall yardımını görüp uyanmış çocuklardan biri!
Yani 2. Dünya Savaşı sonrası neslimizi bozdular, hasta ettiler, yok etmeye çalıştılar.
Tarlalara gitmek bile yasaklandı…
O tarihlerde bu dağıtılan süt tozlarından sonra Türkiye'de ilk "Çocuk Felci" vakaları görüldü ve felç salgını başladı…
Bugüne gelirsek çiftçilik ve hayvancılık azaldı.
Çiftçi hak ettiği paraya mahsulünü satamıyor.
Ürünlerin besin değerleri ne yazık ki düşük.
Neden sosyal medyada doktorlar ek gıda niteliğinde vitamin kullanın diye bas bas bağırıyor!!!
Bilmem anlatabildim mi?
Sağlıklı ve huzurlu günler dileği ile…