Son haftalarda siyasi atmosferin sertleşmesiyle birlikte, ne yazık ki muhalefet partilerinden seçilen kadın belediye başkanlarına ve meclis üyelerine yönelik hakaretlerin arttığını üzülerek izliyoruz. Özellikle İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet ve Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’a yönelik söylemler, sadece siyasal nezaketin değil, insani sınırların da aşıldığına işaret ediyor.
Oysa kadın, bir toplumun temelidir. Anne, bacı, kardeş… 
Kadın, hayatın her alanında varlığıyla değer katan, üretimiyle geleceği şekillendiren bir güçtür. 
Siyaset ise toplumun ortak aklıyla şekillenmesi gereken bir alan. Bu nedenle siyasi rekabetin ahlaki sınırlar içinde kalması, en çok da bu alanı yönetenlerin sorumluluğundadır.
***
Eleştiri, siyasetin doğasında vardır. Ancak kişisel hakaret, cinsiyetçi söylemler ve küçültücü ifadeler asla kabul edilemez. 
Hele ki hedef alınan kişi sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir kadınsa, bu saldırının toplumsal etkisi çok daha derindir. 
Çünkü bu tavır, kadınların kamusal alandaki varlığını sindirmeye çalışan, onları yıldırmak isteyen köhne bir zihniyetin dışavurumudur.
İktidar cephesinde yer alan sağduyulu, adalet duygusu gelişmiş insanların bu çirkin saldırılar karşısında sessiz kalmaması beklenirdi. Ki öyle de oldu...
Zira burada mesele artık sadece parti ayrımı değil; insanlık, vicdan ve toplumsal barış meselesidir. 
Kadına hakaret eden bir dilin meşrulaşmasına göz yummak, bu çirkinliğe ortak olmaktır.
***
Kadınların siyasette varlık göstermesi, demokrasi için büyük bir kazanımdır. 
Onların özgürce konuşabildiği, projelerini hayata geçirebildiği bir Türkiye, hepimiz için daha aydınlık bir Türkiye’dir.
Sözün özü şu: Kadına söz değil, saygı yakışır. Kimden gelirse gelsin, hakarete karşı hep birlikte durmak zorundayız. Çünkü kadın sadece bir siyasetçi değil; bu toplumun vicdanı, emeği ve geleceğidir