Türkiye’de siyaset bir sahne gibi artık. Oyuncular belli, roller değişken. 
Bugün el ele poz verenler, yarın birbirine kin kusuyor. Dün “kardeşim” dedikleri için bugün “hain” demekten çekinmiyorlar. 
Siyaset bu ülkede sadece fikirlerin değil, insanların da birbirine düşmesine sebep oluyor. Ve bu senaryo her tekrarlandığında, halk biraz daha yoruluyor, biraz daha kırılıyor.
Evet, siyasiler bu ülkede en rahat yaşayan kesim olabilir. Kalemleri imza, sözleri adeta yasa. Ama onların yaşadığı kadar kolay değil bu ülkede yaşamak.
***
Çünkü siyasetin gölgesinde kalan milyonlar var. Gecesi gündüzü dertle geçen, evine ekmek götürme telaşıyla yaşayan, bir yandan da “bugün kimin tarafındayım?” sorgusuna sıkışmış insanlar...
Birbirine düne kadar sırt çevirenler şimdi ortak oluyor, ortak olanlar ertesi gün kavga ediyor. Peki bu siyasi manevraların bedelini kim ödüyor? Tabii ki halk. 
Peki bu halkın gönlü nasıl alınacak?
***
Siyasi çekişmeler artık yukarıda kalmıyor, aşağıya sızıyor. Mahallede, pazarda, evde tartışma konusu oluyor. 
Kardeş kardeşe küs, dost dostla konuşmaz hale geliyor. Çünkü siyaset sadece koltuk değil, duygu da yönetiyor bu ülkede. Ve artık A Partisi, B Partisi fark etmiyor; herkes yorgun, herkes kırgın.
Ne yazık ki kırgınlığı onarmak kolay değil. Bir iki mitingle, birkaç vaatle geçecek gibi hiç değil. 
Çünkü insanlar artık sadece geçim değil, güven istiyor. Samimiyet arıyor. İki gün sonra inkar edilmeyecek sözler, yarın değişmeyecek duruşlar görmek istiyor.
Ama en çok da huzur istiyor. Çünkü bu kadar kavga, bu kadar dönüş, bu kadar hesaplaşma arasında halkın morali paramparça oldu. Ve o morale sahip çıkmak tüm siyasilerin görevi.
***
Bu ülke çok şey gördü, çok şey yaşadı. Ama en ağır yük, umut edip de hep hayal kırıklığına uğrayanların sırtında birikti. 
O yüzden soruyoruz: Kırdığınız bu kalpleri nasıl onaracaksınız?
Siyaset kazanı kaynamaya devam eder belki… Ama bir gün, o kazanda yananın sadece birbiriniz değil, bu halkın yüreği olduğunu da hatırlarsınız umarım.