Türkiye’de her bayram öncesi bir “harekete geçme” girişimi vardır. Bu yıl da farklı olmadı.

Trafik güvenliği bahanesiyle hız limiti tabloları yeniden yerleştirildi, milyonlarca lira harcandı ve tabii ki birçok sürücü “ceza yiyerek” mağdur edildi.

Ardından itirazlar yükseldi; çünkü kamuoyunun onaylamadığı bu yeni düzene karşı tepkiler iyice şiddetlendi.

Ve nihayetinde? Şimdi yeniden o tabelalar sökülüyor.

Üstelik denetimlere de son verildi.

Bu sancılı serüvenin sorumluları belli: Ulaştırma ve İçişleri Bakanlığı.

İkisi birlikte, devlet adına masraf ediyor, devlet adına karar alıyor.

Peki, düşünmediler mi? Hedefledikleri etki neydi?

Oysa bu ülkenin gerçeği bambaşkadır. Önce parayı harcarız, tabakları kırarız – “apar topar koyarız”, derdimize gelince; “a yanlış yaptık, hemen geri çekelim!” öylece geri sökeriz.

Kimsenin umursamadığı masraflar, kimsenin hesaba katmadığı süreçler.

Toplumsal ciddiyete, sürdürülebilir bir sisteme, şeffaf yönetişime dair zerre.

Bu sadece trafik tabelası mevzuu değildir; bu, sistemsel bir çöküşün Türkçe karşılığıdır.

Yukarıdan gelen her isme göre trafik düzeni de, trafik eğitim standardı da, sistem değişiklikleri de…

Farklı isim, farklı soluk, farklı cephe ama değişmeyen tek şey, o acı gerçek: Adaletsizlik.

Yaşadığımız, birkaç tabelayı indirip yeniden koymaktan fazlasıdır; demokratik yaşam alanlarımızın, halkın gözeten/devletin sürücüsüne verdiği değerin, özellikle de kazanç değil halka hizmet üreten bir zihniyetin aşınışıdır.

Gezip tozmak isteyen tabelalara değil:

Önce eğitim gelsin. Bilgilendirme, katılımcı süreç, hesap sorulabilirlik gelsin.

Sonra, masraf değil, gerçekten akılcı düzenleme gelsin.

Ve eğer yanlış yapıldıysa: önce halk itirazına yer verilsin, sonra geri çekilebilsin ama önceden düşünülmüş, tartılmış, inşa edilmiş olsun.

Millî meseleler politikanın arka kapısından “bir iki tabelayı indirip takmak” kadar hafife alınmamalı.

Türkiye’de siyasetin at gözlükleriyle yaptıkları masraflar değil, halkın geleceğine yatırım olan politikalar konuşulmalı.

Halkın öfkesi, vicdanı sarsan masraflar değil; halkın adaletidir.