Yerel yönetimler, bir şehrin sadece fiziksel dönüşümünü değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal dokusunu da şekillendirir. Bu yüzden bir belediyenin attığı her adım, sadece hizmet değil aynı zamanda bir duruş, bir vizyon beyanıdır. Fatma Kaplan Hürriyet yönetimindeki İzmit Belediyesi’nin ilk döneminden ikinci dönemine uzanan yolculuğu da tam olarak böyle bir duruşun öyküsüdür. Engellemelere rağmen üretmenin, görmezden gelinmeye rağmen halkla bağ kurmanın, halkçı belediyeciliği her koşulda savunmanın hikâyesi. Fatma Kaplan Hürriyet’in 2019’da başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte İzmit Belediyesi, uzun yıllardır süregelen bir anlayışın ardından farklı bir yol izlemeye başladı. Belediyecilik, sadece fiziksel altyapıyı onarmaktan ibaret değildi artık; sosyal adaletin, kadın emeğinin, gençlerin hayallerinin, doğa hakkının bir parçası haline geldi.

ÇALIŞMALARI ENGELLENDİ YA DA KÜÇÜMSENDİ

Ancak bu yolculuk, güllük gülistanlık başlamadı. Belediye meclisinde çoğunluğun Cumhur İttifakı’nda olması, atılmak istenen her adımı siyasi pazarlıklara hapsetti. Krediler engellendi, bütçeler tırpanlandı, sosyal projelere "ideolojik" yaftası yapıştırıldı. Oysa belediye, pandemi döneminde bir an bile durmadan halkla omuz omuza mücadele etti. Gıda kolileri dağıtıldı, dijital eğitim desteği sağlandı, dar gelirli ailelere yönelik sosyal yardımlar artırıldı. Yine de çoğu zaman yapılan işler göz ardı edildi. Belediyenin kadın çalışan oranını artırma çabası, tarımsal üretime destek için başlatılan projeler, çocuklara ve gençlere yönelik sosyal alanlar; merkezi yönetim ve meclis çoğunluğu tarafından ya engellendi ya da küçümsendi. Ama halk, bu çabanın farkındaydı.

İKİNCİ DÖNEM: ENGEL TANIMAYAN UMUT

2024 seçimlerinde İzmit halkı, tüm bu engellemelere rağmen Fatma Kaplan Hürriyet yüzde 50 oyla ve meclis çoğunluğunu almayı başararak ikinci kez ve daha güçlü bir şekilde göreve geldi. Halk da bu tercihiyle çalışmaları engellemeye çalışan zihniyete net bir mesaj verdi: Bu kent, hizmetten, halktan ve dayanışmadan yana. İkinci dönemde İzmit Belediyesi, ilk dönemin eksik kalan projelerini tamamlamakla kalmadı; daha geniş çaplı sosyal politikalar üretmeye başladı. Halk sütü projeleriyle çocuklar sağlıklı süte erişirken, kent bostanları ve üretici pazarlarıyla yerel tarım desteklendi. Emekli evleri, gençlik merkezleri, kreşler ve kadın istihdamına yönelik girişimcilik destekleri, İzmit’in sosyal dokusunu güçlendirmeye devam etti. Üstelik tüm bunlar, hâlâ süren meclis içi engellemeler ve merkezi idarenin kaynak vermeme politikasına rağmen yapıldı. Ne zaman bir sosyal proje için meclisten onay istense, siyasi hesaplarla karşı karşıya kalındı. Ancak bu kez belediye yalnız değildi. İzmit halkı artık sadece izleyen değil, sürecin ortağıydı. Mahalle forumları, gönüllü çalışma ağları, katılımcı bütçe uygulamaları gibi demokrasiye can suyu veren adımlar, belediyeyi halkla daha güçlü bir şekilde bütünleştirdi.

BAŞARILAR GÖRMEZDEN GELİNDİ AMA PES ETMEDİ

Ne yazık ki, CHP’li İzmit Belediyesi’nin bu hizmet ve katılım odaklı belediyecilik anlayışı, medyada yeterince yer bulmadı. Oysa kentte yapılanlar, Türkiye’nin pek çok yerel yönetimine örnek olacak nitelikteydi. Örneğin; “Kadın Emeği Pazarı” projesi sayesinde onlarca kadın kendi ekonomik bağımsızlığını kurdu. Ata tohumla üretim teşvik edildi, doğa dostu enerji uygulamaları yaygınlaştırıldı. Belediyenin kendi kendine yetebilen bir yapıya kavuşması için kamusal tasarruf politikaları uygulandı. Bu adımlar, ekonomik sıkıntıların çözümünü ranta değil, üretime dayandıran bir modelin somut örnekleri oldu. CHP’li İzmit Belediyesi’nin hikâyesi, Türkiye’de yerel yönetimlerin nasıl birer demokrasi laboratuvarına dönüşebileceğini gösteriyor. Evet, yollar yapılabilir, binalar inşa edilebilir. Ancak asıl mesele, halkla birlikte, halk için üretmektir. Merkezi idarenin baskısı, meclis çoğunluğunun engellemesi, siyasi algı operasyonları... Hepsi yaşandı. Ama İzmit Belediyesi, her seferinde hizmeti önceleyerek halkın iradesine sahip çıktı.

Bu yazı, aslında İzmit’te büyüyen bir umudun, dirençli bir yerel yönetim anlayışının tanıklığıdır. Çünkü bazen bir şehir, sadece asfaltla değil; dayanışmayla, adaletle, emekle örülür. İzmit’in direnen yüzü, bugün Türkiye’nin dört bir yanındaki belediyelere ilham verecek bir mücadele olarak kayda geçiyor.