Haziran ayı yaklaşırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) Başkanvekilliği için yürütülecek seçim süreci, özellikle ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) cephesinde dikkatle takip ediliyor. Parti kulislerinde, mevcut Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın yanı sıra Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’un da adı geçiyor. Bu süreç, sadece partisel dengeleri değil, Meclis’in genel işleyişine yönelik beklentileri de gündeme taşıyor.
Başkanvekilliği makamı, genellikle protokol düzeyinde bir pozisyon olarak görülse de işlevi bundan çok daha öte. Oturumları yönetmekten öte, Meclis'in çalışma düzenine katkı sunan, zaman zaman siyasi tansiyonun düştüğü veya yükseldiği anlarda denge unsuru olarak görev yapan bir yapıdan söz ediyoruz. Bu nedenle, adayların sadece siyasi geçmişi değil, temsil ettikleri yaklaşımlar ve Meclis’teki duruşları da önem kazanıyor.
CHP’nin aday havuzundaki isimlerin her biri farklı bir siyasi bagaj ve deneyimle öne çıkıyor. Sezgin Tanrıkulu’nun insan hakları odaklı geçmişi, Tekin Bingöl’ün örgüt deneyimi ve Gülizar Biçer Karaca’nın mevcut görevindeki temsili tecrübesi ve Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yıllardır AK Partililerin engellemesiyle mecliste okunmayan Can Atalay kararını cesurca okutması ve baskılara karşı dik duruşu takdir gördü. Elazığ Milletvekili Gürsel Erol ise özellikle uzlaşmacı kimliği ve merkez siyasete yakın çizgisiyle bazı çevrelerin desteğini kazanmış durumda.
 Erol’un geçmiş dönemlerde farklı siyasi partilerle yürüttüğü diyalog ve zaman zaman parti içi eleştiriler karşısındaki dengeli tutumu, onu belirli bir siyasi profilin ötesine taşıyor. Ancak bu duruş, aynı zamanda parti içindeki kimi kesimlerin mesafeli yaklaşmasına da neden olabiliyor. Adaylık sürecindeki bu tür nüanslar, CHP’nin nasıl bir temsil anlayışı tercih edeceğine dair ipuçları taşıyor.
CHP’nin bu seçimde yalnızca Meclis içi temsil dengesini değil, aynı zamanda kendi içindeki farklı eğilimleri de gözeterek bir tercih yapması bekleniyor. Başkanvekilliği için belirlenecek ismin, sadece parti adına değil, Meclis’in genel işleyişi ve siyasi nezaket kültürünün sürdürülebilirliği açısından da önem taşıdığı ortada.
Gürsel Erol’un adı bu süreçte sıklıkla gündeme geliyor olabilir. Ancak seçim, nihayetinde CHP’nin nasıl bir temsil anlayışı benimsediğiyle doğrudan ilişkili olacak. Daha temsilî ve merkezde bir duruş mu, yoksa örgütsel bağları kuvvetli bir yaklaşım mı tercih edilecek? Haziran ayında verilecek karar, yalnızca bir kişiyi değil, bir anlayışı da ifade edecektir.